YENİ HALI VE PROBLEMLER…
Yeni halının rengi bir türlü içine sinmiyordu. Yeşil desen değil mavi desen değil garip bir tonu vardı. Tamam, istediği gibi yumuşaktı ama bir türlü odaya uymamıştı. Eski halıyı yeniden yerine mi koysaydı? Eeee, o zaman bunu ne yapacaktı?
Zeynep oflayarak kendini koltuğa bıraktı. Bütün gün temizlik, yemek, sil- süpür, çocuklar, Hasan, aileler derken çok yoruluyordu… Üzerindeki yorgunlukla birlikte içine de bir sıkıntı çöktü.
Bütün problemleri yeni halının altına süpürüp değiştirdiği halı ile birlikte yok olsun istiyordu…
Bir süredir evliliği iyi gitmiyordu. Önce eve geç gelmeler başlamıştı. Yemekleri Hasan olmadan yiyorlardı. Sonra uzayan toplantılar, haftalarca süren iş seyahatleri, gece gündüz demeden çalan telefonlar… Artık neredeyse sadece valizini hazırlarken Hasan’ı görebiliyordu. Genellikle o zamanlarda da kavga ediyorlardı.
Evdeki gerginlikten çocuklar da etkileniyordu. Büyük oğlan ergenliğin zirvesinde, odaya kapanıyor ve evde kıyamet kopsa dışarı çıkmıyordu. Küçük kız ise ilgi bekliyordu. Oysa Zeynep’in verecek ilgisi kalmamıştı, kendini çok yalnız hissediyordu. Elinden gelenin en iyisini yapıyordu ama artık elinden gelenin de yetmediğini görüyordu. Kendi kendini tüketiyordu. Çaresizliğini düşününce bedeni daha da ağırlaştı.
Zeynep’in anne babası, eşinin para kazandığını ve evine baktığını söylüyordu. Onlara göre bir erkeğin bundan başka ne görevi olabilirdi ki? Zeynep fazlasını istiyordu, susup oturmalıydı.
Ne kadar yalnız hissettiğini anlatamamıştı. Anlatmak isterdi ama dinlerler miydi? Bir şeyler yapmalıydı, ama ne? Böyle ne kadar devam edebilirdi ki? Defalarca Hasan’la konuşmayı denemiş ama her konuşma denemesi kavgayla sonlanmıştı.
Önceleri her evlilikte bunlar yaşanır diyordu. Annesi ile babası da yıllarca böyle yaşamışlardı. Kavga ederlerdi ama bir süre sonra yine barışırlardı. Öğrendiği buydu ama öyle bir noktaya gelmişti ki artık ne yapması gerektiğini bilemiyordu.
Bir şeyler yapmalıydı ama ne?
Bütün ailenin yükü sırtındaydı. Evdeki bir sorunu çözünce sanki sorunlar katlanarak artıyor ve üzerine yenisi ekleniyordu. Sorun belki de bir şeyler yapmasında değil, bir şeyleri yanlış yapmasında olabilir miydi?
“Aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek delilik” diye mırıldandı kendi kendine. Bir şeyleri değiştirmeli ama neyi değiştirmeli? İçinde bulunduğu çıkmazda tek başınaydı.
İnsan başı sıkışmadıkça öğrenmek istemez der Deneyimsel Tasarım Öğretisi…
İnsanın öğrenme serüveni hayatta çıkmaza düştüğünde başlar. Genellikle de çocukluğundan itibaren öğrendiği davranışlarla hayatını devam ettirir. Bazen doğru bazen de yanlış şeyler öğrenmiş olabilir. Bu davranışlar da zamanla kişide ustalaşır. Eğer ustalaştırdığı yanlış bir şeyse doğru sonuca ulaşması ne kadar da zordur. O yanlışı yaparak farklı sonuç elde edeceğini zanneder. Ancak ilüzyona burada düşer ve hayatın oyunu burada başlar. Çünkü öğrendiği çözüm yanlıştır ve poblemlere verdiği her yanlış cevap sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirir. Daha önceki çözülmemiş problemler de büyüyerek karşısına çıkar. En nihayetinde içinde bulunduğu çıkmaz bu sorulara verdiği aynı yanlış tepkiden kaynaklanır.
Halbuki problemler cevaplanmamış sorular aslında. Hayat en iyi versiyonuna ulaşmak için çöz diye çıkarmıştır onları karşına.
Karşısına çıkan sorulara doğru cevap vererek problemini mi çözecek? Yoksa aynı yanlış cevapları tekrar edip büyüyen problemle yaşamaya devam mı edecek?
• Hayat gelişim istediği için problemler verir.
• İnsanın davranışları da karşısına çıkan olaylara bakışına göre değişir.
• Farklı problemlere farklı çözümler getirdikçe de insan gelişir.
Önceleri Hasan ile güzel bir ilişkileri vardı. Sonra aralarına görünmez bir duvar örülmüştü. Hasan ne dese “Ben hallederim diyordu, sorun değil ben hallederim.” Şimdi ise bütün sorumluluk üstündeydi. Hasan’ın yükünü aldığını zannederken, ondan bir babanın, bir eşin yapması gereken sorumlulukları da aldığının farkında değildi. Doğal olarak o da evdeki sorunlardan habersiz kalıyordu. En çok kızdığı da buydu. “Benim yapıp ettiklerimden, onsuz başa çıktıklarımdan habersiz” diyordu. Her şeyi Hasan olmadan çözüyordu. Ama ona çözmesi için fırsat vermediğinin farkında değildi. Problem bu olabilir miydi? Acaba burada mı yanlış yapıyorum diye sordu kendi kendine. Evet, her şeyi yapması değil, doğru olan şeyi yapmamasıydı asıl sorun. Zeynep düşününce yanlışını fark etti.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; " Aslında tüm problem insanın kendisiyle ilgilidir. Cevabını kendi dışında aradığı çözümler sadece problemlerini daha çok büyütür." Ancak ne zaman ki “Nerede yanlış yapıyorum?” sorusunu sorduğunda insan gerçek problemine ulaşır. Gerçek problemlere getirilen gerçek çözümler de insanı geliştirir.
Zeynep de Hasan’dan şikayet ettikçe, Hasan daha da şikayet edilecek şeyler yapıyordu. Oysa içinden çıkılamayacak hale gelmeden önce, onun da kendi sorumluluklarını ödemesine izin verseydi, bu kadar yorulur muydu? Her şey daha da içinden çıkılmaz hale gelir miydi?
Probleme nasıl çözüm bulurum diye soranlar, en iyi haline dönüşmek için cesaretle yola çıkanlardır.
O zaman problemlere, hayatın bize sorduğu gerçek sorulara, gerçek çözümler getirebilmek dileğiyle…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Hayatta problemlerini çözenler kimler? Problemi doğru deşifre edenler,
dış dünyada değil iç dünyasında arayanlar,
Şikayet etmek yerine, nasıl çözerim? Sorusunu sorup
çözüm için hemen yola çıkanlar,
Ve devamında pes etmeden vazgeçmeden süreklilik sağlayanlardır....
Gerçek problemi ve gerçek cözümü bulmak dileğıyle... kaleminize sağlık...
Ellerinize sağlık.